Ayvalık Gezi Notları

Baharda morlara boyanan sokaklarında gezmenin keyifli olduğu yazın bütün gün denize girdikten sonra pembe yanaklarla şirin sokaklarında gezilen ve gecesi rakı-balık-meze ile bitien Ayvalık.. Sokaklarda açan mor salkımlar ve karabaşotları ile mora boyanmış anılarla dolu sokakları gezmeye hazır mısınız?

Yazı Ayvalık’ta kapatıp, sezon sonu Ayvalık’ın sakinliği aklımızda kalınca, bahar tatilinde geri döndük.  Sonbaharda dalış için gitmiştik ve gecemizi bol bol yiyerek ve boş sokaklarda gezinerek geçirmiştik. Yemek için tercihimiz Cunda’dan yanaydı. Rengarenk ve arnavut taşları ile döşeli sokaklarında kalabalık olmadan gezmek büyük bir keyifti. Canımızın istediği restorana oturmak, sonrasında boş bulduğumuz masalarda en beğendiğimiz köşede kahve içmek. Bir şehri yaşamak buydu, bize aitmişçesine. Bu his bizi 23 Nisan tatilinde Ayvalık’a sürükledi.

Rakı-Balık-Ayvalık olarak tanıdığımız gündüz denizde keyif sürerken, batan güneşle beraber sokakları turlamaya başlayarak, lezzetli yemeklerinin peşine düşerek, geceyi tamamlarken, Ayvalık tarihini biraz es geçiyoruz. Bu gezi notunda denizden uzak Ayvalık’ı turist gibi keşfetmeye var mısınız?

Ayvalık’ta Konaklama

Cunda’da konaklama fiyatları almış başını gitmiş. Bir arkadaşımın bahçesindeki kahvaltıları ve keklerini yıllardır anlattığı ‘’Begonvilla‘’ Meral Hanım’ın işlettiği 2 evden oluşan taş evde yer bulamadık. Rotamızı Ayvalık’a çevirerek, deniz kenarına bakan yolda, ‘’Kidalyo Otel’’de konaklamayı tercih ettik. Kapıda otelini şletmecisi Mehmet Bey bizi karşılarken, dinlenmemiz için hemen kahve ikram ediyor. Odaların baktığı sakin avlusunda kahvemizi içerken, Ayvalık haritasını inceliyoruz. Mehmet Bey daha rezervasyon yapar yapmaz, yakın yerleri ve çevreyi anlatan bir döküman paylaşmıştı. Bir yandan sohbete koyuluyoruz. Taş bina, keyifle döşenmiş ve size orada yaşıyormuşsunuz hissini veriyor. Akşamları döndüğümüzde Mehmet Bey’in demelediği çaylarımızı içerek, odalarımıza dönerken, sabah yine taze çay ve nefis kurabiyeler ile karşılaştık. Ufak atıştırıp, kısa sohbetler sonrası kahvaltıya gittik. 8 odalı bu ufak butik oteli konaklama için tercih edebilirsiniz. Evimizden bir köşe gibiydi..

Ayvalık sokaklarında gezerken, bizi içeriye buyur eden ‘’Cavlıhane’’ Butik otelini ve döşemelerini çok beğenirken, evin tarihi kalbimizin derinliklerinde yatan göç hikayesini kanıttırdı. Evin içindeki tarihçe ve mübadeleyi anlatan 2 yazı çok etkileyiciydi. Her evin tarihi kapısında kayıtlı olsa keşke. Orada kimler yaşamış, nasıl yerleşmişler, hikayelerini çok merak ediyorum. Kavala’dan göç eden ve evlenerek buraya yerleşen çiftin 8 çocukları vardı. Zeytinyağcılıkla geçiniyorlardı ve Emine Hanım her sabah eşeği ve çocukları ile tarlanın yolunu tutarak, sabah ayazında zeytin toplamaya başlardı. Geldiği köyü, bahçedeki badem ağaçlarının kokusunu hiç unutmasa da uzun yıllar Ayvalık’ta bir hayat kuruyor. Toplanan ilk zeytinyağı ile kavrulan helva, bir miktar zeytinyağı ile komşulara ikram edilirken, senenin sonunda küpün dibinde kalan zeytinyağı posası ile de sabun yapılırmış. Emine hanım vefat edince oğlu evi butik otele çeviriyor, zamanla yan binayı da alarak, otelin hacmini büyütüyorlar. Ayvalık sokak arasında şirin ve tarih dolu bir taş evde konaklamak isterseniz. Mutlaka bakın derim.

Ayvalık’a Ulaşım

Ayvalık-İstanbul arası gittiğiniz yola göre değişmekle beraber körfezi dolaşırsanız 514 km (7 saat), Osmangazi Köprüsünden geçerseniz 427 km (5 saat), Yenikapı-Yalova (340 km – 4 saat) / Bursa (287 km – 3.5 saat) arasını feribot ile geçerseniz, yol daha da kısalıyor. Biz genelde sabah erkenden feribota binmeyi tercih ediyoruz. Hem günden tasarruf ediyoruz, hem de dinleniyoruz. Feribotta hazırladığımız kahvaltı ile de güne başlıyoruz. Özellikle bu seyahatimizdeki piknik sepetimiz ile çok keyifli bir güne başladık.

Ayvalık Gezilecek Yerler

Bugün ki Cunda (Alibeyköy) adasında kurulu olan Kydonia antik kentten adını alan Ayvalık, bugün ki yerleşimin bulunduğu yere doğru kayarak, günümüze gelmiştir. 2500 yıllık tarihe sahip olan Ayvalık ismini Ayva bahçesi anlamına gelen ''Kydonia’’ dan alarak günümüze Ayvalık olarak geçmiştir.

Osmanlı döneminde yarı özerk hale gelen Ayvalık, Yunan halkının kilise baskısından uzak kalarak, felsefe, astronomi ve fizik alanında aydınlanma dönemini yaşamıştır. Gelişen ve zenginleşen şehir, Balkanlara ve Avrupaya zeytinyağı, tuz, deri ve un ihraç ederek, önemli bir konuma gelmiştir. Avrupa’dan buraya göçen din adamları Ayvalıkta bir akademi kurarak, dönemin Doğu’nun en büyük akademisi ünvanını almış. 1922 mübadele sonrasında ise Rumların göç etmesiyle kapanmış. Ufacık şehirdeki kilise sayısı şehirdeki din adamlarının ve okulların çokluğunu günümüze yansıtıyor. Cumhuriyet Döneminde Cami’ye çevrilen kiliseler, şehrin çeşitli mahallelerinde yer alıyor. Kısa tarih bilgisinden sonra şehri turlamaya başlayalım.

Eski Rum Hastahanesi

Sakarya İlköğretim Okul binası olarak kullanılan hastahane binası, Ayvalık Balık Hali karşısında Barbaros Cad. üzerinde yer alıyor. 

Ayvalık Ayazması – Panagia Phaneromeni Ayazması

Hagiasma-ayazma kelimesi kutsanmış ve tedavi gücü olan su kaynaklarının olduğu yerlere verilen isimdir. Hastahane yakınına kurulan bu yapı, hastaların şifa bulmak için sığındığı bu kutsal yapılar genelde kilise yanına inşa edilirken, bu ayazma tek bir binadır. Yapı onarılarak ziyarete açılmış ve içinde şifalı olduğu düşünülen su kaynağı korunarak, kullanıma açılmış.

Sadece yüzünü değil, günahlarını da yıka!

Pazartesi günü hariç, her gün 10:00 – 17:00 arası ücretsiz olarak ziyaret edebliirsiniz.

Aya Triada – Eski Rum Tütün Binası

13 Nisan cad. üzerinde yer alan eski kilise binası restorasyonu beklemektedir. Ana cadde yapılmadan bu cadde kentin ana aksı olarak kullanılmaktaymış. 2 katlı olarak inşa edilen kilisenin alt katı bölgenin önemli madenlerinden çıkarılan sarımsaklı taşı ile inşa edilmiş iken üst kat ahşap olarak dizeyn edilmiş. İç tasarımında yer alan öğe ve ikonlar tamemen zarar görmüş ve binanın çatısı çökmüş durumda. Uzun yıllar Tekel tarafından depo olarak kullanıldıktan sonra bina atıl durumda kalmış. Ayvalık Belediyesinin restorasyon haberleri mevcut, umarım en kısa zamanda şehre geri kazandırılır.

Hayrettin Paşa Cami (Kato Panayia)

1850 yılında inşa edilen, Cumhuriyet döneminde Ayvalık'ta ki diğer kiliseler gibi camiye çevrilen, döneminde olduğu gibi hala bahçesinde eğitim verilen bir cami. Dini eğitim veren iki eğitim binası ve kilisenin dönüşümü sırasında, eğitim binaları fonksiyonelliğini koruyarak, okul binasına çevrilmiş. Böylece bahçesinde çocukların koşup oynadığı, duvarlarına kapı üstlerine tırmandığı bir cami bahçesi var. Panayia, Ortodoksların Meryem'e verdiği bir isimdir. Kilise mimarisi olduğu gibi korunarak, iç yapıdaki sütunlar olduğu gibi korunmuştur. Cami mimarimizden çok farklı olan Ayvalık Cami'lerinin her biri farklı bir dokuya sahip.

Çınarlı Cami (Ayos Georgios)

Ayvalık'ta en etkilendiğim Cami mimarisine sahip. Eski at arabası meydanından hemen sağa dönünce kocaman çınar ağaçları ile kaplı bahçesinde aralardan eski taşları ile cami sizi karşılıyor. Bulunduğu mahalle, hemen önündeki meydan ve burdaki canlılık ile eski dokusunu koruyan bir mahalle. Hafif esen meltemde bahçesindeki banklara oturup, dalların binadaki yansımalarını ve ışık oyunlarını izledik. İnsana kucak açan kat kat merdivenleri ile de yapıya ayrı bir samimiyet katıyor. İçeride altın varaklarla ayrılan kısım aynen korunmuş ve oda olarak kullanılıyor. Bahçesindeki şadırvan ile de zamana meydan okuyan ve nice anılar biriktirmiş bir cami.

Cami den sağa dönünce pazar alanına çıkıyorsunuz. Saatli Cami ise hangi yönde olduğunu bize işaret edercesine, evlerin arasından beliriyor.

Saatli Cami (Ayos Yannis)

Cami avluları, Cami yapılarından daha çok etkiliyor. Kocaman geniş bahçesi, hemen esnaf dükkanlarının yer aldığı pasaja açılıyor. Yaşamla iç içe geçmiş yapılar, Ayvalık'ın tarihini ve dokusunu oluşturuyor. Daha sade mimariye sahip bu caminin önünde de kocaman bir ağaç var. Gölgesinde oturup, huzuru yaşayabileceğiniz, sakin bir yer. Dikdörtgen yapısı ile kilise dönüşümü hissedilen bu caminin saatli kulesi yakından görülmediği için uzaktan görüntüsünden çok farklı. Ayvalık'ı simgeleyen saatli minaresi, onu nerede olsa tanımanıza ve yön bulmanıza fayda sağlıyor. Gün batımında Taksiyarhis Müzesi önünden, evlerin aralarından harika bir görünüme sahip.

Taksiyarhis Müzesi 

Müzeye dönüştürülen Ayvalık'ın ilk kilisesi Taksiyarhis evlerin arasına sıkışıp kalmış heybetli ve yukarıda bir yapı. Buraya çıkan ara sokaklar ve bu sokaklarda korunan, restore edilen evlere bayıldık. Ayvalık sokakları da İstanbul ara sokakları gibi gizemli yaşamlara sahip. Rengarenk dikey yapılanan evler, dar sokaklarında yükselen yaşam sesleri.. Yapının içindeki rölyef ve aziz ikonaları korunarak, günümüze kadar taşınmış

Müze kartla giriş yapabileceğiniz müze Pazartesi günleri kapalı.

13 Nisan Caddesi

Ayvalık şehir merkezinin üst paralelinde yer alan bu sokak, farklı bir dokuya sahip. Eski evleri ve yeni açılan cafeleri ile size eskiyi ve günümüzü yaşatan keyifli bir sokak. Aralardan vuran akşam güneşi bazı evleri kızıla boyarken, bazıları bu güzel ışıktan hiç nasibini alamıyor. Cadde üzerinde yeni açılan samimi bir cafe var, Pino Cafe. Özellikle kahvaltı için tercih edebilirsiniz. Serpme kahvaltının yanı sıra kahvaltı tabağının içeriği de oldukça doyurucu ve lezzetli. Keyifle döşenmiş, Ayvalık izleri taşıyan iç dokusu çok keyifli. Bu cadde de ayrıca el yapımı ürünler ve farklı 1-2 mağaza ile karşılabilirsiniz. Caddenin sonunda sizi Ayvalık ana merkeze bağlayan denize açılan caddeye bağlanan noktada Şeytan'ın Sofrası eski bir köy kahvesi bulunuyor. Meydana hakim, tarih kokan bu sokakta kahvenizi ve mevsimine göre koruk suyunuzu yudumlayabilirsiniz. Kahvenin yanında Çöp(m)adam atölyesini de gezmeyi ihmal etmeyin. Hayatları boyunca düzenli gelire sahip olmamış kadınlara fırsat vermek ve atıkların geri dönüşümü hedefleyen proje ile Çöp(m)adam kurulmuş. Daha önceden kullanışmış ve temizlenmiş malzemeler ile üretilen yaratıcı ürünleri alabilrsiniz.

AYVALIK MUTFAĞI

Şeytan'ın Kahvesi

Eskiden atların pazarlandığı At arabacılar Meydanından ilerlediğinizde, eski bir sokak mimarisine sahip caddenin köşesinde sizi eski bir köy kahvesi karşılıyor. Hikayesi ve iç tasarımı ile bir müze niteliğinde! Köy Kahveleri yaşamı şekillendiren, insanların bir araya gelerek sosyal ilişkilerin kurulmasına vesile olan ve kültürün aktarımına büyük katkı sağlayan köyün kalbi gibiler. Ayvalık kahveleri de Rumların biraraya gelerek sohbet ettiği, kitap okuyup, musiki yaptıkları önemli yerlerdi. Köy kahvelerine asılan fotoğraflarda kültür ve tarihin aktarımında büyük rol oynamaktadır. Şeytan'ın Kahvesi de yıllara tanıklık etmiş, iç dekorunda yüzlerce fotoğraf ve kitabın yer aldığı bir müze gibi.. Özellikle duvarlarında yer alan semboller ve zeytin dalı rölyef çalışmaları geçmişi anlamaya ve o yer ile bağ kurmamızda önemli bir rol oynuyor.

Koruk suyu, unutulan lezzetler arasında. Üzümler olgunlaşmadan yapılan ekşi ve mayalı bir tadı olan koruk suyu bu kahvede hala ikram ediliyor. Baharda mevsimi olmadığı için bulamazsınız ama yaz/sonbaharda mutlaka tadına bakın.

Kvcii Cafe

Ayvalık'ın anacaddesinin bir üst sokağında yer alan bu cafe de kahve ve koruk suyu ile tanınıyor. Köşede çok güzel ve samimi bir dükkan.

Pino Cafe

Eski bir rum evinin girişi ufak bir cafeye dönüştürülmüş. Özellikle kahvaltı için tercih edebilirsiniz. Serpme kahvaltısının yanı sıra kahvaltı tabakları da çok lezzetli. İç dekoru ve ayvalık fotoğrafları ile samimi bir ortam.

Ares Cafe

Deniz kenarındaki ara sokaklarda kalan bu cafe oldukça büyük ve sabahları kalabalık oluyor. Ayvalık'ta kahvaltı için en iyi adres derim! Yediğimiz bütün herşey hem çok lezzetli hemde çok tazeydi. İstanbul'da ulaşamadığımız yerel ürünleri böyle yerlerde sofrada görmekten büyük mutluluk duyuyorum. Yediklerim yine market ürünü olunca tadı ve farklılığı olmuyor. Yerel yerler kendi lezzetlerini oluşturmalı.

Termosta gelen çay, yumurtalı ekmek ya da pişi, karadut reçeli (içine koydukları lor peyniri harikaydı), incir reçeli, beyaz peynir ve zeytinleri çok lezzetliydi. Hizmet ve dekorasyonu da çok keyifli ve bölüm bölüm bir cafe. Çok seveceğinize eminim.

Serpme kahvaltı kişi başı 28 TL

Akşam Yemeği Önerileri;

  • Tamam Restorant,
  • Şimdi Rum Meyhanesi (fix menü)
  • Tik Musatafa'nın Yeri ni

tavsiye ederim.

Tik Musatafa'nın Yeri

Geçen sezondan beri bize çok tavsiye edilen bu mekanı bu sefer denemek istedik. Arka bahçesi oldukça keyifli olan bu mekanda iç tarafta sigara içiliyor. Rahatsız oluyorsanız, iç kısımdan masa isteyin. Çok tavsiye edildiği için mi yediklerimden keyif alamadığım için mi bilmem ama benim favorilerim arasına giremez! Bir kere gidilecek bir yer olarak değerlendiriyorum. Mekanda yediğiniz mezeler bildiğimiz çok klasik mezeler olmasının dışında, mekan belli bir saat sonrasında canlı müzik ile çoşarken zaman zaman rahatsız edici olabilir. Tamamen tercih meselesi.

Kocaman bir meze dolabı bulunuyor. Ancak mezeler genelde klasik mezeler! Tatları güzel ve herşey tazeydi. Çok kalabalık olmasına rağmen servis hızlı ve kibardı. 

ALA Girit Restorant

Cunda'da kalan bu restoran ana cadde üzerinde ama masaları iki bina arasında sakin bir yerde. Geçen sezonda buraya geldiğimizde yediğimiz herşey aklımızda kalmışken, bir gecemizi de burada geçirmek istedik. Cunda sokaklarını gezdikten sonra soluğu Girit restorantın birbirinden lezzetli mezeleri ile mest olduk! 

İşletmecisi olan kadın ve amca çok konuşkan ve sıcak kanlılar. Ancak hesap konusunda kredi kartımız çalışmıyor diyerek, zorluk çıkartabiliyorlar. Oturmadan mutlaka bu konuyu sorun, üzerimizde para taşımaya alışık olmayan bir nesiliz. 

Emine Hanım bütün mezeleri kendi hazırlıyor ve klasik mezeler dışında mevsiminde ne varsa, pazarda ne bulduysa onlarla şahane mezeler hazırlıyor.

Biz neler yedik,

Kabak Rüyası – baby kabaklar ile karşarlı domatesli hazırladığı sıcak bir mezeydi. Altında müthiş soslu bir yoğurt vardı.

Girit Lokumu – Dilim patlıcanların üzerlerine ceviz ve domates ile hazırladığı harika bir sos vardı.

Enginar Yaprak Sarma – Bol limonlu enginar, pirinç ile hazırlanan bir iç ile dlduruktan sonra sarmaya sarılarak börek şekline getirilmişti. 

Dil balığı – hazırladıkları sos ile müthişti.

Ayvalık Pastahaneleri

Güler Pastahanesi

Ayvalık'ın en meşhur pastahanesi olan Güler Pastahanesine uğramazsanız, Ayvalık size küser:) Karadut dondurması ve lor tatlısı da çok ünlü. Birer porsiyon tatlı yedikten sonra, ofise ve eve birer kutu lor, sakızlı ve coco kurabiyelerden götürmeyi ihmal etmiyoruz.

Karamanlar Unlu Mamülleri

Çarşının içinde vitrini birbirinden güzel kurabiyeler ve ekmeklerle dolu bir fırın. Kahvaltı etmek için tercih edebilirsiniz. Kurabiyenizi, simidinizi alarak karşısındaki kahvehanede çayınızla beraber kahvaltınızı yapabilirsiniz. Sakızlı, kavala ve acıbadem kurabiyelerinin yanı sıra kara fırın ekmekği ve simitleri de oldukça lezzetli.

Macaron Muhallebicisi

Ayvalık çarşıda Barbaros Cad. üzerinde yer alan unutulmuş güzellikte tatlılar yapan şirin bir dükkan. Vitrininde sıralanan tatlılar geçerken insanı cezbediyor. Kurabiye ve lor tatlısını yemeden kendisinizi yöresel tatlara, muhallebiye şans vermenizi tavsiye ederim.

Karadeniz Pastahanesi

Cunda'da yer alan bu pastahaneyi fotoğraflardan mutlaka görmüşsünüzdür. Yazın açan mor salkımlarla kaplanan binanın altına atılan rengarenk masaları ile acayip lezzetli kurabiyelere sahip. Lor ve kavala kurabiyeleri benim favorilerim arasında! Dolapta ise kurabiye dışında çeşit çeşit tatlıları yer alıyor! Geçen sene gece yarısı bir kutu kurabiyeyi minibüs beklerken afiyet yemiştik. O gece ve kurabiyeler hala unutulmaz.

Orman Cunda

Cunda'ya geçen senelerde açılan bu güzel mekan, baktığı meydanı ve samimi iç tasarımı ile favorilerim arasında. İstanbul'da alıştığımız 3. nesil kahveyi Cunda'ya taşıyan mekan Cunda'ya çok yakışmış. Kahvelerinin yanı sıra alkollü kokteyllerini de denemenizi tavsiye ederim.

KESEBİR PEYNİR

Neredeyse unutuyordum! Ayvalık'a hatta Cunda'ya gelince benim için en önemli şey eve götüreceğim peynirler:) İnek-keçi tulum peynirleri, Cunda sepet peyniri ve saganaki peynirleri benim favorilerim! Yanımızda özellikle soğutucu sepetimizi taşıyarak, peynirlerimizi eve kadar sağ salim taşıyoruz. Tavsiyem peynir, zeytinyağı ve zeytin almadan eve dönmemeniz. Kış uzun, yazdan karıncalar gibi stok yapmak lazım.. 

Saganaki peynirini, una bulayıp, yüksek ateşte mühürler gibi kızartmanız gerekiyor. Yunanistanda üzerine bal ve susam koyuyorlar, sade yiyende çok var! Tatlı ile peynir seviyorsanız müthiş bir lezzet!

Ayvalık Merkezi gezip, tarihi dokuyu yaşadıysanız, biraz köylere ve yaylara çıkma zamanı gelmiştir. Deniz mevsiminde koşa koşa sahillere koşarken, bahar/sonbahar da yayla zamanı..

KOZAK YAYLASI

Ayvalık'tan İstanbul yönüne doğru Kozak Yaylası tabelasını göreceksiniz. Arabayla yaklaşık 40 dk da yaylalara varıyorsunuz. Balıkesir sınırından çıkıp, İzmir sınırlarına giriyorsunuz. Balıkesir'in dağlık bölgelerinden geçerek, zeytin ağaçlarını geri de bıraktığınızda, çam ağaçları ile kaplı yemyeşil bir yaylaya varıyorsunuz. Daha önce yayla tecrübesi yaşamayan biri olarak burası beni çok büyüledi. Çam ağaçlarını birçok yerde görmüşüzdür ama böyle düzenli, sevimli çam ağacı tarlalarını görmemiştim. Türkiye'nin çam fıstığı ihtiyacı bu bölgeden karşılanıyormuş. Çam ağaçlarının altları tertemiz, yemyeşil çimenlikler ile kaplı. Çam ağaçları da budanmış, tepelerinde elma şekeri gibi çam topları yer alıyor. Yol boyu ilerlerken çam ağaçları ve bağlarla kaplı bu yol çok keyifliydi. Çam ağaçlarının altında otlayan inekler ile sakin, huzurlu bir ortam var. Yol üzerinden Kozak Yaylası boyunca bir sürü köy yer alıyor. Gezmek isterseniz köy içlerini de gezebilirsiniz. Tepeye Zirve Cafe'ye kadar gezdik ve burada küçük bir mola verdik. Buraların fsıtık helvası meşhur. Tadına bakmadan dönmeyelim diyerek fıstık helvası nı kaşıkladık:) Çam fıstıklarının pekmez ile kavrulmasıyla hazırlanan bu helva bildiklerimizden biraz farklı, çok sevmesem de gittiğiniz yerin yerel lezzetlerini tatmamak olmaz. Bu helvayı bölgede düğünlerde yapıyorlarmış. Düğünlere helvayı kavururken daha fazla olması için içine bir miktar irmikte karıştırıyorlarmış. Birde irmik ve fıstık ile kaşık helvası hazırlıyorlar, ancak her zaman kavurmuyorlar. 

Cafe Zirven in etrafında biraz turladık, çayımızı içtik. Burada kurufasulye-pilav da çok yaygın:) gözlemenin yanı sıra bu seçeneği sormayı unutmayın:) Buralara kadar gelmişken, biraz yürüyüş yapabilmek adına Madra köprüsünün altına arabamızı parkederek Kozak Çayı boyunca yürüyüş yaptık. Sakin akan nehir kenarında ineklerle beraber yol boyunca yürüdük. Bir yanımız nehir bir yanımız çam ağaçları ile çevriliyken doğayla içiçe zaman geçirdik. 

Yaylaya çıkmışken Yukarıbey köyünü gezebilirsiniz. Yukarıbey, ufak ve güzel bir köy, köyde nehir üzerine kurulmuş Çınar Restorantta birşeyler yiyebilirsiniz.

KÜÇÜKKÖY

Yayladan sonra yönünüzü Ayvalık'ın başka bir köyüne çevirebilirsiniz. Ayvalık merkezden 10 dk mesafedeki ''Yeniçahori'' köyü dönüşüme uğramaya çalışan bir köy. Eski Rum evleri, arnavut kaldırımları ile sevimli bir köy. Bir köyde en sevdiğim yer köy meydanı. Burada da köy kahvesi ve börek evlerinin konumlandığı Cami'nin hemen dibindeyer alan çok güzel bir köy meydanı var. Köy merkezinde yıllar önce (1923) kiliseden (Ayiu Ayhanasiu) dönüştürülen cami bahçesinde çok güzel bir kent müzesi yer alıyor, mutlaka ziyaret edin. 

Yeniçarhion-Küçükköy, Fatih Sultan Mehmet'in korsan ve prenslerden bıkarak Ayvalık'ı fethetmesiyle, bu bölgeye yeniçeriler yerleştirilmiş. Böylece köyün ismi Yeniçarhion olmuş.. İkinci göç, Kırım Savaşı nedeniyle yurtlarından ayrılan Boşnakların gelmesiyle yaşanmış. Boşnak diye anılan Balkanlardan gelen Müslümanlar, adalı olarak tabir edilen Midilliler biraz da Serezli bu köyde yıllarca birarada yaşıyor. Kendi gelenek ve göreneklerini devam ettiren göçmenler, bir arada yaşarken kültür kaynaşması da yaşamış. Köy merkezinde de Boşnak börek evlerinde lezzetli boşnak mantısı ve böreğini tadabilirsiniz. 

Börek evleri dışında köyde yeni açılan tasarım-ev yapımı eşyalar satan dükkanlar ve hobi atölyeleri bulunuyor. Ara sokaklarda keşfe çıkarak, kendi küçük yüreği büyük bu köyle tanışabilirsiniz. 

KüçükKöy Boşnak Mutfağı

Köy meydanına atılan masalarda boşnak mutfağını keşfe çıkmadan olmaz. En bilinenlerinden biri ''Bosanska Pita''  ailesinden gelen geleneği devam ettirerek, kendi mantı ve böreklerini sunuyorlar. ''Lala'nın Börek evi'' ve ''Damska Ruka Hanımeli'' meydandaki diğer börekçiler. Burada otururken,  günlerdir duyduğum pilav üstü kurufasulye siparişleri ve levhalarından sonra, herkesin elinde bir tabak pilavla gezmesi köy kahvesindeki herkesin pilav yemesi dikkatimi çekti. Bizde yiyelim nerde var derken bir teyze elinde tepsiyle çıkarak, ister misiniz dedi? Babasının sene mevlüdü için hazırladığı nohutlu pilavı bütün köye dağıtıyordu. Öyle mutlu oldum ki! İnsanların paylaşımcı davranışlarını gördükçe geleneklerin devam ediyor olmasından büyük huzur duyuyorum. Bir yerlerde hala iyi insanların yaşadığını bilmek ve çocuklarımında bu insanlarla tanışacağı umudunu içimde besliyorum.

Bosanska Pita'da denediğimiz yemekler;

Saka: Kaymak ve sarı biber turşusu ile hazırlanan bir tür Boşnak turşusu

Boşnak mantısı ve böreği

Kurutulmuş et, balkanlardan tedarik ediliyormuş.

 

Rotaya dahil edilebilecek bir diğer gezi noktası;

Ma'adra Şarap Evi – Biz gidememiş olsakta yolunuz bu çevreye düşüyorsa, Gömeç yakınındaki bu bağ evini de ziyaret etmenizi tavsiye ederim. Bizim listemizde;)

Nisan 2019,